Mavi Mercan İzcilik Gençlik ve Spor Kulübü Müdürü Uğur Solak hocamızla eğitim sistemimizdeki problemleri, gençlerin teknoloji bağımlılığını ve daha birçok konuyu konuştuk.
1-Gençlik çok geniş bir yaş aralığını kapsıyor. Hangi yaş grubundan gençlere eğitim veriyorsunuz?
Biz 9 ile 14 yaş aralığındaki öğrencilere eğitim veriyoruz.
2-Burada genel olarak neler yapıyorsunuz?
Her yıl Eylül-Haziran ayları arasında dopdolu ve faydalı bir program yürütmeye çalışıyoruz. Ağırlıklı olarak spor ve sanat çalışmalarımız oluyor. Bunların yanında okul derslerine yardımcı olabilmek adına çeşitli branşlarda yardımcı dersler ve etütler tertip ediyoruz. Bizim gibi Genç-Fed’e bağlı pek çok kulüpte izcilik faaliyetleri merkezde durur. Ahlâkî değerlerimizi bütün bu faaliyetlerle birlikte yaşatmak için ayrıca çaba sarf ederiz. Mesela senede dört kez büyük izcilik kampları yaparken, bir o kadar da huzur evi ziyaretleri gerçekleştiririz. Yüzmeye gittiğimiz gibi fidan dikmeye de gideriz. Ayrıca her gün 15 dakikalık fırsat eğitimimiz olur. O gün, o hafta, o ay, gündemde ne varsa onları gençlerle konuşur, tartışırız. Onların fikir üretmelerini sağlarız. Bütün bu etkinlikler ‘özenen değil özenilen bir gençlik’ oluşturma amacına vasıtadır. Bizler bu amaç için çalışıyoruz.
3-Hocam anlattıklarınızdan bir şey dikkatimi çekti, verdiğiniz bir eğitimin ismine “fırsat eğitimi” diyorsunuz. İsmi çok hoşuma gitti. Neden bu eğitime fırsat eğitimi diyorsunuz?
Hayat, siz plan program yaparken başınıza gelenlerden ibarettir. Bu başımıza gelenler, bize çeşitli fırsatlar sunar. Ve bunu her gün yaşarız. Diyelim ki -en basitinden- bir öğrencinin eli kapıya sıkışmıştır. Başka bir öğrenci de gelip arkadaşına yardım etmiştir. Bu durumda programa sanki hiçbir şey olmamış gibi devam etmiyoruz. Bu hadiseyi ön plana çıkarıp bunun üzerinden mesajlar vermeye çalışıyoruz. “Birileri yardıma ihtiyaç duyarken hayata olduğu gibi devam edemeyiz.” diyebiliyor ve bu fırsatı değerlendiren arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Hem biz de bir fırsatı değerlendirmiş oluyoruz. İşte bu farkındalık, peşinden onlarca fırsatı sürüklüyor.
4-Sizce günümüz gençliğinin merkezinde ne olmalı?
Tıpkı fırsat eğitimlerinde bahsettiğimiz gibi, büyük ideallere hayat rutini içindeki farkındalığımızla ulaşabiliriz. Gençlerin hayatlarının merkezinde iman ve İslâm olmalı. Bu büyük idealin ise göstergeleri şunlar: Namaz, anne-babaya ve büyüklere saygı, küçüklere ve tüm yaratılmışlara sevgi ve merhamet… Bunların oturması büyük idealimize ulaştığımız anlamına gelir. Yani merkeze bunları alırsak, imanı ve İslâm’ı almış oluruz.
5-Eğitim sistemimiz zaman zaman eleştirilerin odağı oluyor. Bir eğitimci olarak ülkenin eğitim sistemini nasıl değerlendirirsiniz? Bu konudaki önerileriniz nelerdir?
Eğitim sistemimiz sürekli değiştiği için eleştiriliyor. Değişim kaliteyi yakalamak için gereklidir, kabul ediyorum. Ama eğitim, insanla insan arasında geçen bir süreçtir. Sistem ikinci derecede önemlidir. Asıl önemli olan da bu yüzden eğitmendir. Usta olmak, hoca olmak, eğitimci olmak çok önemlidir. Eğer bu vasıflar bir işin adı olmuşsa o zaman kaliteden söz edilemez. Biricik olan öğrenciler deşifre edilemez ve doğru yönlendirilemez. İşte bu yüzden eğitimci anlayışımızın ve eğitimci profilimizin en büyük problem olduğunu düşünüyorum.
6-Gençlerin teknoloji bağımlısı olduğu yönünde araştırmalar var. Bu durumun önüne geçmek için aileler ve eğitimciler neler yapmalı?
Bu konunun madde bağımlılığı kadar büyük bir tehdit olduğunu düşünüyorum. Bu sorunu çözecek baş aktörler ebeveynlerdir. Ebeveynler çocuklarla vakit geçirmeli ve oyun oynamalılar. Bu bağlamda çocukları cezbeden oyunları anlatan bir sürü kitaplar var. Bu tarz oyunlar onları teknolojiden uzaklaştıracaktır. Gençler için de ailede çeşitli sorumluluk alanları açmalılar. Hayatı birlikte sırtlandıklarını onlara hissettirmelililer. Eğitmenler ise, teknolojinin nasıl doğru kullanılacağını öğretmeliler.
7-Eğitimin ailede, hatta anne karnında başladığı söylenir. Bu bağlamda ebeveynlere önerileriniz nelerdir?
Aileler, rol modelliğini yapmadıkları hiçbir şeyi nasihat etmesinler. Son zamanlarda ortaya çıkan ‘dırdırcı veli’ modelinden uzaklaşmamız gerekiyor. Çocuklarımıza yaklaşmak için farklı yöntemler kullanmamız lazım. Her şeyi dillendirmemek lazım. Bu, gençleri ailelerinden uzaklaştırır. Eğer genç dışarıda yaşadığını evde anlatmıyorsa tehlike çanları çalıyor demektir. Bu yüzden velilerin sürekli iletişim kanallarını açık tutmaları gerekiyor.
8-Gençlik merkezi müdürü olarak genç okurlara tavsiyeleriniz nelerdir?
Gençlerin kendilerini tanımaları, kendileriyle tanışmaları gerekir. Her şey kitaplardan öğrenilmiyor. Büyüklerini, anne babalarını dinlemeyi bilsinler. Sosyalleşebilecekleri güvenilir ortamları araştırsınlar. Bizim kapımızın bu arayışta olan herkese açık olduğunu bilsinler. Bir de ‘En Az Okunan Sayfa’yı daha çok okusunlar.
Kaynak: Genç Okur Dergisi, Eylül 2016